Diş macunu kullanımı ve diş fırçalama oranları dünyanın gelişmiş ülkelerine göre Türkiye’de oldukça geride bulunmakta. Ağız sağlığının sadece dişleri değil tüm vücut sağlığını etkilediğini söyleyen uzmanlar, diş fırçalama ve diş bakımı konusunda uyarılarda bulunuyor. İşte Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer’den diş fırçalama konusunda uyarılar… “Dişler öğle yemeklerinden sonra da fırçalanmalı” diyen Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, “Türkiye’de insanlar değil ofislerine fırça götürmeyi, dişlerini günde bir kez bile fırçalamıyor. Bu da sadece ağzımızı değil, tüm vücudumuzu etkiliyor” diyerek uyarıyor. Yayınlanan istatistiklere göre Türkiye’de diş macunu kullanımı ve diş fırçalama oranları dünyanın gelişmiş ülkelerine göre oldukça geride bulunuyor. Türkiye’de yılda bir kişiye bir diş fırçası bile düşmezken, her iki evden birine hiç diş fırçası girmiyor. Üç kişiden biri ise dişlerini günde bir kez bile fırçalamıyor. Çene Kemiği Eriyebilir! Ağzımızda meydana gelen her türlü olumsuzluk, diş sağlığının bozulmasına yol açıyor. Ağız içinde dişlerin önemli görevleri bulunuyor. Bu görev sadece besinlerin parçalanması ve öğütülmesi olmayıp konuşma ve görünüm üzerinde de etki yapıyor. Dişleri eksilmiş kişilerin bazı sesleri çıkarabilmeleri zorlaşıyor, çiğneme ve ısırmada zorluklarla karşılaşılıyor. Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, ağız ve diş sağlığında en önemli iki hastalığın diş çürükleri ve diş eti iltihaplanmaları olduğunu belirtiyor. Diş eti hastalıkları kimi zaman diş yuvasının bulunduğu çene kemiğinin erimesine kadar etki edebiliyor. Diş sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları da etkilediği için dişler sürekli enfeksiyon odağı haline gelip kalp, böbrek, eklem gibi yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Bağışıklık Zayıflıyor Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Nihat Tanfer, “Havaların soğuması, grip, üst solunum yolu hastalıkları gibi artan salgın hastalıklar; genel sağlık sisteminin bozulmasına da sebep olabiliyor. Vücuttaki bağışıklık sistemi zayıflayınca, bu zayıflayan bağışıklık sisteminin sonucunda da daha başka hastalıklara sebep olabiliyor. Bu hastalıklar da kendini diş ve diş etlerinde gösteriyor; diş eti kanamaları, ağız kokuları, diş sıkmalar ve buna bağlı olarak çene problemleri daha sık görülmeye başlanıyor. Bu yüzden mutlaka öğle yemeklerinden sonra da diş fırçalama alışkanlığı kazanılmalı. Ofiste mutlaka diş fırçası ve macun bulundurulmalı” dedi.
Sağlık Turizminden Elde Edilen Gelir Katlanarak Artacak
“Biz ülkemize inanıyoruz ve bu ülkenin bize verdiklerini karşılamak için mücadele içerisindeyiz. Tamamen yerli sermayeli bir grup olarak Türkiye’nin 2023 hedefi olan 20 milyar dolarlık sağlık turizmine giden yolda yeni yatırımlar yapmanın gururunu yaşıyoruz” diyen Tanfer, şöyle devam etti: “Sağlık turizmi Türkiye’nin geleceğindeki en önemli döviz kaynaklarından bir tanesi olacak. Deniz ve güneş turizmi gibi sadece belli aylara sıkışan bir turizmden değil, 12 aya yayılan bir turizmden bahsediyoruz. Üstelik buraya gelen insanların sadece tedavi için geldiklerini de düşünmemek gerekir. Türkiye’de kaldıkları sürece konaklama, yeme-içme ve alışveriş olmak üzere ekonomiye ciddi bir katkı sağlıyorlar. Türkiye’nin burada en önemli avantajlarından birisi konumu. Örneğin İstanbul’u ele alırsak, İngiltere’den Dubai’ye 4-5 saat mesafede milyonlarca insan yaşıyor. Ayrıca Türkiye hekim kalitesi, kullanılan aletler ve maliyet avantajı olarak da rakiplerinin çok önünde. Bu çizgiyi bozmazsak sağlık turizminden elde ettiğimiz gelir katlanarak artacak.”
7 Bin Hasta Diş Tedavisi İçin Geldi
Geçtiğimiz yıl diş tedavisi için sadece kendilerine yurtdışından yaklaşık 7 bin hasta geldiğini söyleyen Tanfer, özellikle Avrupa’dan büyük bir talep olduğunun altını çizdi. İngiltere ve Almanya’nın başı çektiğini ifade eden Dr. Nihat Tanfer, “AB ülkelerinin yanında Afrika’dan Ortadoğu’ya, Rusya’dan Kanada ve ABD’ye kadar Türkiye’ye hasta geliyor. Bu insanlar ortalama 5-10 bin euro arasında tedavi ücreti ödüyor. Gelmelerinin en önemli sebebi burada çok iyi hizmet almaları. Başka ülkelerde doktorlar oturup hastayla konuşmuyor bile. Biz burada hastaya yaşadığı problemleri oturup izah ediyoruz. İkincisi, Avrupa ve Amerika’da kullanılan en iyi malzemeyi kullanmamıza karşın maliyetler çok düşük. Türkiye’de Avrupa’ya göre neredeyse yüzde 60 daha ucuz bir şekilde hizmet verilebiliyor. Ayrıca biz Türkiye’de yurtdışında yapılamayan zorlu operasyonları yapabiliyoruz. Bunun da ötesinde Avrupa’da yapılan hatalı uygulamaları düzeltebiliyoruz. Türkiye’ye ilk bizim getirdiğimiz, şu anda dünyada sayılı ülkelerde yapılan ve çene kemiği erimesini tedavi etmek için kullanılan box tekniğini kullanıyor olmamız da yabancıların gelmesinde etkili oluyor” diye konuştu.
Hedef Butik Hizmet
Hedeflerinin butik bir hizmet vermek olduğunu söyleyen Tanfer, kendileri için öncelikli olanın kalite olduğunu ve gelen hastaların mutlu ayrılması için çalıştıklarını belirtti. Mecidiyeköy’deki Tanfer Hastanesi’nde de ilk etapta yarı yarıya yabancı hasta hedeflediklerini anlatan Tanfer, Avrupa ağırlıklı olmak üzere önümüzdeki yıllarda bu dengenin biraz daha yabancı hastalara kayabileceğini ifade etti. Bodrum’da planladıkları yeni proje ile ilgili de bilgi veren Tanfer, burasının bir estetik, rehabilitasyon ve anti-aging merkezi olacağını söyledi. Bypass veya plastik cerrahi gibi operasyonların ardından gerekli olan rehabilitasyon dönemlerine talip olduklarını belirten Tanfer, “Bodrum’daki amaç ağırlıklı olarak İngiltere ve Avrupa pazarı. Bu ülkelerde doktorlar operasyonların ardından olumsuz bir durum yaşanmaması için bir rehabilitasyon süresi koyuyor. Biz de Bodrum’da böyle bir merkez oluşturacağız. Böylece dişten başlayıp estetikle devam eden ve genel cerrahi ile genişleyen yelpazeyi rehabilitasyonla daha da büyüteceğiz” dedi.
Avrupa’dan Yeni Rakipler Geliyor
Türkiye’nin diş ve sağlık turizminde son dönemde en büyük rakibinin Macaristan olduğuna dikkat çeken Tanfer, “Arkasından Romanya başladı. Bulgaristan ciddi bir atak yapıyor. Bunların en büyük avantajı Avrupa Birliği ülkesi olmaları. Bu yüzden belirli bir takım sağlık sigortalarında kolaylık sağlıyor. Türkiye’ye geldiği zaman ise sağlık sigortalarından tam anlamıyla istifade edemeyebiliyor. Şu anda oradaki hekim kalitesi Türkiye’deki hekim kalitesiyle aynı değil ama Türkiye’de hekim kalitesinde bir bozukluk başlar ve oralardaki hekim kalitesi yükselip belirli bir noktaya gelirse o zaman onlar tercih sebebi olur. Bu sebeple sağlık turizminde yol almak istiyorsak hekim kalitesi çok önemli” ifadelerini kullandı. Tanfer Sağlık Grubu’nun kuruluşu ile ilgili de bilgi veren Nihat Tanfer, kurumun temellerinin babası Dr. Mehmet Nedret Tanfer tarafından 1957 yılında atıldığını söyledi. Kendisinin de öğrenciyken orada çalıştığını daha sonra da akademisyenliğe geçiş yaptığını belirten Tanfer, “Üniversitedeki akademik kariyerime 1981’de YÖK kanunu nedeniyle ara verdim. 1982 yılında Nişantaşı’ndaki Estetik Ağız Cerrahi Merkezi’ni kurdum. 1985 yılında İtalya’ya gidip implant uygulamalarını inceledim. Daha sonra bunları Türkiye’ye ilk kez getirip uygulama şansına sahip oldum. Zaman içerisinde Nişantaşı’ndaki merkez büyüdü ve Tanfer ismi ile markalaşıp bulunduğumuz konuma geldik. Bundan sonra da yatırımlarımız devam edecek” şeklinde konuştu.
Kaynak: NTV.com.tr
Comments